Her sabah uyanıyorsun(umarım öyledir :)) . Kendi isteğiyle, şevkle uyananlardan mısın? ..... Yoksa cep telefonunun alarmıyla mı (çalar saati olan kaldı mı bilemiyorum) uyanıyorsun? Yataktan kalkıp yüzünü yıkayıp güne hazırlanman için en az iki alarm süresi geçmesi gerekiyor mu? Evde kahvaltı yapmanın ne demek olduğunu çocukluğunda unutup kendini yollarda, iş yerinde masanda birşeyler atıştırmaya çalışırken mi buluyorsun?
İşinle, mesleki deneyimine bir şey demeyeceğim. İşinde başarılı ve deneyimli olmalısın ki bu kadar olumsuzluğa rağmen gemini fırtına da bile limana güvenle yanaştırabiliyorsun. İsteksiz halinle bile günü tecrübenle kazasız belasız tamamlayabiliyorsun.
Peki bu nereye kadar sürecek? Bu soruya İstanbul çalışanı "yıllık iznime kadar" diye yanıtlayabilir. Ankara ve İzmir'de dahil Türkiye'nin kalan tüm vilayetlerinde bu kadar cesur bir yanıt alabileceğimi zannetmiyorum. En fazla alabileceğim yanıtsa "bilmem..."
Bulunduğumuz coğrafya ve hızlı değişen Türkiye'mizi, değer yargılarımızı göz önüne aldığımızda tabiri caiz ise az ama öz bilen, bununla birlikte değer yaratan, iş ve toplum ahlakı yüksek, yardımsever toplumdan; mesleğinde donanımlı, meslek etiği gereği ile sınırlı bireylere doğru hızla göç etmiş durumdayız. Birey olmak tanımı bile bana göre anlam kaymasına uğradı bizim kuşakla birlikte. Türk Dil Kurumu(TDK) : "İnsan topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de bulunan tek can, fert" olarak tanımlıyor. Ama günümüzdeki birey ise toplum istasyonundan çoktan ayrılmış, geriye dönüp el bile sallamadan. Bindiği tren bile "ben gidiyorum, istasyondan ayrılıyorum haberiniz ola!" diye düdüğünü öttürmesine rağmen.
Herkes kendi halinde, herkes kendisine yetmeye çalışıyor. Bu da tabiki beynimizin büyümesine , şişmesine bir süre sonra da kısa devre yapıp İngilizce deyişle "error", hata vermesine neden olacaktır. Bu durumda bilgisayar kullananlar iyi bilir (kullanmayan ve benim yazılarımı okuyan varsa da şükranlarımı sunuyorum :)) ne yapıyoruz? Bir Türk projesini yerine getirmek yani "fişi çek 10'a kadar say geri tak" veya bir bilgisayar servisine götürmek lazım gelir. Servise götürmeden önce yapabileceğimiz teknik bir ara görevimiz daha var değil mi ? (merak etmeyin bende sizinleyim, geçicez bu sınavıda :)) Reset atmak, resetlemek yani yeniden başlatma komutunu vermek. İşte filmde burdan sonra başlıyor zaten. Bilgisayarda bir dakikayı aşmayan bu durum, bizim için yıllara, bir ömre bile bedel olabilmektedir. Yanılıyorsam lütfen düzeltin. Bu yazıyı her yaştan arkadaşım okuyacak. Bu kararı emekli olunca dahi veremeyen "böyle gelmiş böyle gider" diyen ve hatta "bozulduysa bozulmuştur servise kim gidecek" diyenler olduğunu adımı bildiğim gibi biliyorum. Adam prostatının derdini çekiyor geceler boyu bunu mu göğüsleyemeyecek diye bir de kara mizah yapayım.
Bizden sonraki neslin durumu ise içler acısı. Yabancı dil zorunluluğu nedeni ile güzel Türkçe'mizi öğretemeden seferberliğe gönderiyoruz. Yapamadığımız, içimizde yaşlanan çocuğun istediği herşeyi yavrularımıza misyon olarak yüklüyoruz.
Peki bu vatanın evladı olarak bizler neler yapabiliriz "yeniden başlat" komutu adına diye bir düşünelim derim. Sakın ama sakın bir hastamın dediği gibi " biz garibanız hocam diyet zengin işi" benzeri bir cümle kullanmayın ne olur . İşin özünde zaten toplum olma bilincini yeniden kendimize kazandırmak ve TDK'nun da tanımladığı gibi kendimize özgü farklılıklar geliştrmekte yatıyor.
Her şeyden önce selamlaşma, güler yüz ile başlayabiliriz. Yardımseverliğin ve güçlü kalabilmenin en kolay ve de kimilerine göre ise en zor yöntemidir. Kişisel potansiyelinizi sinerjiye çevirebilmek için sağlayabileceğiniz en kolay ve en mutlu olacağınız kısa devre sistemini kurmuş olacaksınız. Bu kısa devre kendi kendine paralel devreleri oluşturarak doğadan ve evrenden enerji depolamaya başlayacaksınız. Bunların hepsi samimiyet ekseninde ışık hızında olabileceği gibi, "lütfen" yapılırsa bir sonraki sömestire de yetişmeyeceğini hatırlatmama gerek yok sanırım.(Fazla ileri gitmemişimdir umarım). Bu basamak aslında çoğumuz için yeterli bir basamaktır. Bu basamağı hakkını vererek yerine getirdiğimizde zaten diğer basamaklara geçmek başka birinin komutuna değil sizin inisiyatifinizde olacaktır.
Fırsat buldukça kaliteli müzik dinleyin ve değer verdiklerinize de dinletin. Müziğin rahatlatlık, özgüven ve üretkenlik aşısına kendinizi bırakın. Bağışıklığınız güçlensin. Bağışıklığınız güçlensin ki sizde müzik söyleyin, yapın, çalın... olmaz diye bir şey yok bu gök kubbenin altında. Yeterki devrelerinizi doğru kurgulayın. Müzikle uğraşan, enstrüman çalan insanların daha organize oldukları işte başarılarının, iletişimlerinin açık olduğu bir gerçektir.
Mutlaka gün içinde veya gün sonunda internette geçirdiğiniz zaman süresi içerisinde şiire zaman ayırın. Hatta hiç olmazsa bir tane şiir tam kıta olmak kaydı ile ezberinizde olsun. Ezberimiz kuvvetli değil ise de mutlaka bir şiiri hakkını vererek okuyun derim. Sizi masanızdan, ofisinizden uzaklara, geçmişe,geleceğe, umutlara, unutmak istemediklerinize alıp götürecektir.
Bir diğer önerim ise yatmadan önce kitap okuyun. Haftasonları kendini kaptırarak sabaha kadar kitap okuyanlara saygım sonsuzdur. Lakin benim şahsi önerim yatağa girince uygun ışıkta ama bir bölüm ama 10-15 dakika hiç olmazsa okuyun. Bu sizin gün boyu süren beyin yorgunluğunuzu rüyalarınıza taşımaktan kurtaracaktır. Sabaha idarecinizle ya da sevmediğiniz mesai arkadaşınızla uyanmak istemiyorsanız bu sözümü dikkate alın derim. Bu paragraf bitmeden ekleyeceğim bir öneride; çok yorgunsunuz ve kitabı okuyamayacak durumdasınız ya da o gün kitap okumak istemiyorsunuzdur. Dua etmeden yatmayın. Yeni güne, sevdiklerinize, kendinize dua edin. Para, aşk, merhamet, güç, ilim, iman, doğruluk, hayırlı ve uzun ömür dileyin canı yürekten ve amin demeyi unutmayın.
Tatil planlarınızı erken rezervasyon yapın. Hem cebiniz sevinsin hem de heyecanınız gıdıklansın. Erken rezervasyondan kastım sanılmasın ki herşey dahil tatilleri kastediyorum. Bazı senelerde ya da tatilinizin bir kısmı içinde uçuş biletinizi erken ve ucuza alın kalan kısmı size macera olsun. Erken rezervasyon için iş şartları uygun değilse bile siz beyninizde erken rezervasyonu yapın gerisi sizin kişisel yetenek ve nüfuzunuzla çözülsün. Yurt içi, yurt dışı tercihlerinize karışmıyorum. Ama bayram tatillerinin bayram ziyareti için resmi tatil olduğunu üstüne basa basa belirtmek isterim. Yazımızın içinde de belirttiğimiz gibi iletişim, samimiyet gücümüzün temelini oluşturuyor. Bizim gibi duygusal toplumlar için bu ekstra artı değer oluşturuyor. Samimiyetine güvendiğiniz, inandığınız insanlarla iletişiminizi unutmayın, esirgemeyin. Onların zihninizin topraklama hattı , tabiatınızın bataklığı olduğunu hep hatırlayın ve bu doğru üzerinde sapmadan hareket edin.
Unutmayın ki "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" Ata'mıza saygıyla...
Kadir Gökhan ATILGAN
26.OCAK.2016 / 01.48
ANKARA